Kurban kelimesi Osmanlıca
"Takarrub" anlamına gelmekte olup Türkçesi yaklaşma, yakınlaşma
anlamındadır, Hz. İbrahim'in oğlu İsmail'i kesmek istemesi de kendi
cüzlügünü külliyette mahv etmesi ve bu suret ile tamamiyle zata,
visale, Tanrıya
varmak istemesidir.
Halbuki İbrahim, vücudu terk
etmeden de visale varılacağına ârif oldu ve oğlunu ve kendini mahv
etmekten çekinip elde ettigi bu hakiki visal uğruna maddeten bir
Kurban nezr(adak) etti, şimdiye kadar gelen Kurban geleneginin aslı
budur.
İbrahim'in arif olduğu gerçek
Bektaşilerin "ölmeden önce ölmek" şeklinde açıkladıkları ögretidir.
Maddeten her ne kadar kesilen
Kurban olsa da, bu yolda asıl baş koyan talip'in ta kendisidir;
"Aman erenlerim amana geldim
İsmail oluben kurbana geldim
Her ne emrolursa fermane geldim
Gülüm gülistanım seyranım Ali"
Bektaşi olmak isteyen Can için de
bu mana sebebi ile Nasip erkanı öncesinde bir Kurban nezr edilir.
Nasip Erkânı öncesinde Baba, Talip’in kurbanını kestirir.
Bu noktada aşağıdaki nefese
işaret etmekte fayda var;
Kurbanlar tığlanup Gülbank
çekildi
Gaflet uykusundan uyana geldim
Dört kapı sancağı anda dikildi
Üryan püryan olup meydana geldim.
Evvel eşigine koydum başımı,
İçeri aldılar döktüm yaşımı
Erenler yolunda gör savaşımı
Can-ü baş koyarak kurbana geldim.
Ol demde uyandı batın çerağı
Üç adım ileri attım ayağı
Rehberim boynuma bend etti bağı
Koç kurban dediler iymana geldim.
Dört kapu selamın verüp aldılar
Pirin huzuruna çeküb geldiler
El ele el Hak'ka olsun dediler
Henuz ma'sum olup cihana geldim
Pirim kulağıma eyledi telkin
Şâh-ı Velâyete olmuşuz yakim
Mezhebim Ca'fer'üs Sâdık'ül Metin
Allah dost eyvallah peymana
geldim
Özüm darda yüzüm yerde durmuşum
Muhammed Ali'ye ikrar vermişim
Sakaahüm hamrını anda görmüşüm
İçüb kana kana mestane geldim.